5 yıl dolunca kiracı çıkarılır mı ?

Deniz

New member
5 Yıl Dolunca Kiracı Çıkarılır mı? Küresel ve Yerel Perspektiflerden Bir Bakış

Merhaba dostlar,

Bugün biraz farklı bir pencere açalım dedim. “5 yıl dolunca kiracı çıkarılır mı?” sorusu aslında sadece hukuki bir mesele değil; aynı zamanda adalet, mülkiyet, barınma hakkı ve kültürel değerler üzerinden şekillenen karmaşık bir konu.

Bu başlığı açarken amacım kimsenin tarafını tutmak değil; hem kiracıların hem de ev sahiplerinin duygularını, haklarını ve içinde bulundukları toplumsal bağlamı anlamaya çalışmak. Çünkü bu mesele, sadece “evden çıkmak” ya da “çıkarmak” değil; bir yaşam alanının, bir ilişki biçiminin, hatta bazen bir insanın hayat düzeninin yeniden tanımlanması anlamına geliyor.

---

Yerel Gerçeklik: Türkiye’de Beş Yıl Sonrası Bir Belirsizlik

Türkiye’de kira ilişkileri çoğu zaman sadece sözleşmeyle değil, insan ilişkileriyle yürür. Evet, kanun der ki: “Kiracı beş yıldan sonra, ev sahibi rayiç bedel üzerinden kira artışı talep edebilir, ancak keyfi olarak kiracıyı çıkaramaz.”

Yani beş yılın dolması otomatik bir tahliye hakkı getirmez; mahkeme kararı ve haklı neden gerekir.

Ancak işin toplumsal boyutuna gelince işler değişir.

Bazı ev sahipleri “Ben de evime oturacağım” gerekçesiyle çıkarmak ister; bazı kiracılar da “Ev sahibi fırsatçı davranıyor” der.

Sonuçta herkes kendi ekonomik gerçekliğini savunur.

Türkiye’de mesele genelde “adalet duygusu” ekseninde tartışılır:

- Ev sahibi, mülkiyet hakkını öne sürer.

- Kiracı, barınma hakkını savunur.

İki taraf da haklıdır ama kimse tam anlamıyla memnun değildir.

Bu noktada toplumun karakteri devreye girer: Bizde ev “yuva”dır, sadece bir mülk değildir. O yüzden biri evden çıkarılınca sadece taşınmaz değişmez; bir aidiyet de sarsılır.

---

Küresel Perspektif: Kiracılığın Kültürel Farklılıkları

Dünya genelinde bu konuya bakış oldukça farklıdır.

- Almanya’da kiracılık çok yaygındır ve devlet, kiracıyı koruyan güçlü yasal düzenlemelere sahiptir. Kiracı yıllarca aynı evde yaşar, kira artışları sınırlıdır. Ev sahibi evini satmak istese bile kiracı çoğu zaman oturmaya devam eder.

- ABD’de ise durum eyaletlere göre değişir. Bazı eyaletlerde ev sahibi, sözleşme süresi dolunca tahliye hakkına sahiptir; diğerlerinde kiracıya geniş koruma sağlanır.

- Japonya’da ise sosyal normlar devrededir. Orada biri evi boşaltması istendiğinde bunu genellikle bir saygı meselesi olarak görür. Ev sahibiyle yüzleşmekten kaçınır, anlaşma yolunu tercih eder.

Bu farklılıklar bize şunu gösteriyor: Kiracılık yalnızca hukuk değil, kültür meselesidir.

Toplumun dayanışma kültürü, bireysel hak anlayışı ve mülkiyete yüklediği anlam, kira ilişkisinin biçimini belirler.

---

Erkeklerin Pratik ve Çözüm Odaklı Yaklaşımı

Erkek forumdaşlarımızın çoğu bu konuda genelde “stratejik çözümler”le gelir.

“Yeni sözleşme yap, artışı sabitle, gerekirse arabuluculukla ilerle” derler.

Yani meseleye teknik, hukuki ve mantıksal yaklaşırlar.

Bu yaklaşım pratik çözümler sunar ama bazen işin insani tarafını gözden kaçırabilir.

Bir erkek kullanıcı şöyle diyebilir:

> “Ev benim, kiracı 5 yıldır oturuyor, artık piyasa değerinin çok altında kira ödüyor. Adalet nerede?”

Bir diğeri ise şu açıdan bakar:

> “Ben de yıllarca kirada yaşadım, şimdi ev sahibiyim ama birini mağdur etmek istemem.”

Yani erkeklerin bireysel başarı ve stratejik düşünme eğilimi, bu tartışmayı bazen “kazan-kaybet” denklemine dönüştürebiliyor.

Ama unutmamak gerekir: Mülk sahibi olmak güç getirir, ancak güç her zaman haklılıkla eş anlamlı değildir.

---

Kadınların Empatik ve İlişki Odaklı Yaklaşımı

Kadınlar bu konuyu genelde daha duygusal, daha toplumsal bir yerden ele alır.

Birçok kadın forumda şöyle der:

> “Kiracı çocuklarıyla orada büyümüş, okula gidiyorlar. Bu kadar yıldan sonra sokağa atmak doğru mu?”

Bir başkası şöyle yazar:

> “Ben ev sahibiyim ama kiracımı tanıyorum, iyi insanlar. Kira artışında orta yolu bulduk.”

Kadınlar genellikle ilişkilerin devamlılığını ve karşılıklı anlayışı önemser.

Bu yaklaşım, kiracı-ev sahibi ilişkisini sadece sözleşmeye değil, güvene dayalı hale getirir.

Kadınların empatik yaklaşımı, bu tartışmada “toplumsal vicdanın sesi” olur.

Çünkü bazen mesele para değil, komşuluk hukukudur.

---

Küresel Dinamikler: Konut Krizi ve Sosyal Adalet

Son yıllarda dünya genelinde kira krizleri tırmanıyor. Pandemi sonrası dönemde ev fiyatları artarken, gelirler aynı oranda yükselmedi. Bu da kiracı-ev sahibi dengesini küresel ölçekte sarstı.

Birçok ülkede insanlar, “barınma hakkı”nı bir insan hakkı olarak tartışmaya başladı.

Birleşmiş Milletler raporlarına göre, kentleşmenin hızlanması, gayrimenkulün yatırım aracına dönüşmesi ve sosyal konut yetersizliği, bu krizi derinleştiriyor.

Türkiye’de de durum benzer: Ev, artık yaşanacak yerden çok, korunacak bir ekonomik değer haline geldi.

Bu da ilişkileri “komşuluk”tan “kontrat”a dönüştürdü.

---

Yerel Empati, Küresel Bilinç

5 yıl sonra kiracı çıkar mı sorusu, aslında şu soruya evriliyor:

“Ev kimin hakkı: Sahip olanın mı, içinde yaşayanın mı?”

Belki de doğru cevap “ikisi de”dir.

Ev sahibinin emeği, kiracının yaşamı, her ikisi de değerdir.

Ama bu değerlerin çatıştığı noktada sadece yasa değil, vicdan da rehber olmalıdır.

Türkiye’de, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, artık konut politikaları sadece “mülkiyet” değil, “yaşanabilirlik” üzerinden tartışılıyor.

Kiracı ile ev sahibinin değil, insanla sistemin mücadelesine dönüşüyor mesele.

---

Forumdaşlara Soru: Sizce Ev Bir Mülk mü, Bir Hikâye mi?

Şimdi sizlere soruyorum:

- Sizce 5 yıl dolunca kiracının çıkarılması adil midir, yoksa insani değildir mi?

- Ev sahibi olmanın getirdiği haklar ile kiracının barınma hakkı arasında nasıl bir denge kurulmalı?

- Farklı kültürlerde bu mesele nasıl çözülüyor sizce?

- Erkeklerin pratik zekâsı mı, kadınların empatisi mi bu sorunu daha sağlıklı çözer? Yoksa ikisinin birleşimi mi?

---

Sonuç: Ev Duvarlardan Değil, Anlayıştan Kurulur

Beş yıl dolunca belki bir sözleşme yenilenir, belki biri taşınır…

Ama asıl mesele, o süreçte nasıl davrandığımızdır.

Bir ev sadece dört duvar değildir; içindeki anılar, ilişkiler ve anlayışla anlam kazanır.

Dünya neresinde olursak olalım, barınma hakkı bir insan hakkıdır; mülkiyet hakkı da bir emek hakkıdır.

Belki de bu iki hakkı dengelemenin yolu, kanunlardan çok, empati ve diyalogdan geçer.

Çünkü bazen bir evin kapısını kapatmak değil, bir insanın kapısını çalmadan önce düşünmek daha değerlidir.

Şimdi söz sizde forumdaşlar; sizce beş yıl dolunca kim çıkmalı, kim kalmalı?

Belki de asıl soru şudur: Ev mi insana ait, insan mı eve?