Simge
New member
90'lar Oyunları: Pixel Dolu Bir Geçmişe Yolculuk!
Selam forumdaşlar!
Bugün biraz nostalji yapmaya ne dersiniz? Hadi, hep birlikte 90'larımıza dönelim! Evet, doğru duydunuz, o meşhur döneme… O zamanlar oyun oynamak, bugünkü gibi VR gözlükleri takarak değil, kareli ekranlardan, fare ve klavye ile ya da neredeyse taş devri gibi sayılabilecek bir joystickle yapılıyordu. O zamanlar oyunlar, "Daha ne kadar kötü olabilir ki?" dedirten grafiklerle, insanı stresli bir şekilde ekran başına kilitleyen level'larla doluydu. Ancak işin içine biraz eğlence girince, işte o zaman hayatın en güzel anları ortaya çıkıyordu!
Hadi, o zaman 90’ların oyun dünyasına dalalım ve bakalım neler varmış! Erkekler hep çözüm odaklıdır, strateji peşindedir ya, kadınlar ise hep ilişki odaklıdır, "Ama bu karakterin psikolojisi nasıl?" diye düşünüp senaryo yazmaya başlar. Hadi bakalım, kim hangi oyuna merak sardı, gelin birlikte bakalım!
Super Mario: Bir Prensese Kavuşma Arzusu ve Sonsuz Yokuşlar
İlk aklıma gelen, Mario! Tabii ki Mario ve o meşhur mantarıyla tanınan Super Mario! Erkeklerin her zaman çözüm odaklı olduğunu biliyoruz, değil mi? Super Mario’yu oynamak da bir anlamda “Kardeşim, bu prensesi nasıl kurtarırım?” sorusunun peşinden gitmekti. Erkekler Mario’nun karakterine takılıp, her seviyeyi geçmek için stratejiler geliştirdiler. Bir düşünün, Mario’nun karşılaştığı mantar, topuklu ayakkabılar ve devasa zıplayan yaratıklarla dolu bu dünyada, her level'da zıplarken ne kadar çözüm odaklı düşünmek gerekirdi! Sonuçta hedef; prensesi kurtarmak!
Kadınlar açısından Mario ise biraz daha derindi. Mario’yu oynarken, “Acaba Mario’nun kişiliği gerçekten ne kadar sağlam? Neden hep prensesi kurtarmaya çalışıyor? Prenses de sürekli aynı yere hapsediliyor, ona yazık değil mi?” diye düşünmedikçe duramazlardı. Bunu 90'ların oyunlarından klasik bir ilişki analizi olarak görebiliriz. Mario prensesi kurtardıkça kadınlar, “Aaa, ne kadar romantik!” diye gülümsemişlerdir. Yani, Super Mario biraz da duygusal bir maceraydı!
Street Fighter: Yumrukların Çatıştığı, Kafaların Karıştığı Bir Dünya
Kim hatırlıyor Street Fighter’ı? Evet, o meşhur dövüş oyununu. Erkeklerin bu oyunda ne kadar stratejik olduğunu hepimiz biliyoruz. Her karakterin tekniği, yumruğu ve "biraz" aşırıya kaçan hareketleri vardı. Zaten her erkek, en sevdiği karakterle saatlerce pratik yaparak, en güçlü rakibin üzerine çullanma stratejileri geliştirmişti. Hadoken atmak, Ryu’nun bu yeteneğini kullanırken ne kadar harika bir strateji olduğunu düşünmek… Biraz karizmatik, değil mi?
Ancak, Street Fighter'ı oynayan kadınlar ise her zaman empatik yaklaşımdaydılar. “Ken’in bu kadar sinirli olmasının sebebi ne? Hadi gelin, biraz konuşalım, belki biraz daha sakinleşir!” tarzında, genellikle dövüşçülerin arkasındaki travmalarla ilgilenirlerdi. “Ama neden hep birbirlerini dövüyorlar? Birlikte kahve içselermiş, her şey çok daha güzel olurdu!” diyerek oyunlarına daha duygusal bir boyut katarlardı. Sanırım, kadınlar bu dövüş oyunlarında karakterlerin iç dünyalarını daha fazla düşünürlerdi, erkeklerse sadece kazanan olmanın yollarını aradılar!
Tetris: Bir Bulmaca, Bir Efsane!
Tetris! Bunu kimse unutamaz, değil mi? O kareli ekranın üzerinde düşen şekilleri sırayla yerleştirip, seviyeleri geçmeye çalışırken hepimizi kendine bağlayan bu oyun, 90'ların en bağımlılık yaratanlarından biriydi. Erkekler, Tetris’te çözüm odaklı düşünürken her şeklin en hızlı ve en stratejik şekilde yerleştirilmesi gerektiğini fark etmişlerdi. “Evet, bu parçayı buraya koyacağım, şunu şöyle yaparsam her şey yolunda gider” gibi düşüncelerle Tetris’te saatler geçiren birçok çözüm odaklı kişi vardı.
Kadınlar ise Tetris’i oynarken, genellikle “Ah, bu şekil tam buraya mı giderdi?” diye düşünürken aynı zamanda ‘Ne zaman yemek yiyeceğiz?’ sorusuna kafa yorar, Tetris oyununu keyifli bir sosyal deneyim haline getirirlerdi. Tetris oynamak, sadece şekilleri birleştirmek değil, aynı zamanda oyun sırasında arkadaşlarla yapılan derin sohbetlerdi. “Bunu nereye koymalıyım? Bu parça sana benziyor gibi!” tarzındaki sohbetlerle Tetris bir ilişkinin, arkadaşlığın temel taşlarına dönüşüyordu.
Sonic: Süratli Yıldız, Yavaş Bir Dünyada
Bir de Sonic vardı tabii! Yani, Sonic’le koşmaya başladığınızda, “Ne kadar hızlı koşabilirim?” sorusu hayatınızın sorusu olurdu. Erkekler, bu hız tutkusuyla Sonic’i o kadar stratejik oynardı ki, her bölümü bir yarış gibi görürlerdi. “Bu hızla giderken, her türlü engeli nasıl aşarım?” diyerek oyun içerisinde sürekli pratik yaparlardı. Sonic, onların stratejik oyun dünyasında yeni hız limitleri oluşturuyordu.
Kadınlar ise Sonic’i daha çok “Hadi Sonic, biraz yavaşla! Biraz etrafını inceleyelim, bak neler varmış!” diyerek daha yavaş ve daha dikkatli oynarlardı. Yani, Sonic’i sadece hızla değil, aynı zamanda çevreyi keşfetmek için de bir fırsat olarak görürlerdi. Sonic’in koşarken etrafındaki dünyayı gözlemleme tarzı, kadınların oyunlara daha empatik bakış açılarını yansıtıyordu.
Şimdi Sizin Sıra! 90’lar Oyunlarını Unutmayın!
Peki, şimdi forumdaşlar, sıra sizde! 90’larda oynadığınız oyunları hatırlayın, hangi oyunları oynarken çözüm odaklı ya da empatik yaklaşımlarınızı daha fazla hissettiniz? Sizce o zamanların oyunları günümüze nasıl etki etti? Hadi, hep birlikte bu nostaljik oyunları hatırlayalım ve biraz gülümseyelim!
Selam forumdaşlar!
Bugün biraz nostalji yapmaya ne dersiniz? Hadi, hep birlikte 90'larımıza dönelim! Evet, doğru duydunuz, o meşhur döneme… O zamanlar oyun oynamak, bugünkü gibi VR gözlükleri takarak değil, kareli ekranlardan, fare ve klavye ile ya da neredeyse taş devri gibi sayılabilecek bir joystickle yapılıyordu. O zamanlar oyunlar, "Daha ne kadar kötü olabilir ki?" dedirten grafiklerle, insanı stresli bir şekilde ekran başına kilitleyen level'larla doluydu. Ancak işin içine biraz eğlence girince, işte o zaman hayatın en güzel anları ortaya çıkıyordu!
Hadi, o zaman 90’ların oyun dünyasına dalalım ve bakalım neler varmış! Erkekler hep çözüm odaklıdır, strateji peşindedir ya, kadınlar ise hep ilişki odaklıdır, "Ama bu karakterin psikolojisi nasıl?" diye düşünüp senaryo yazmaya başlar. Hadi bakalım, kim hangi oyuna merak sardı, gelin birlikte bakalım!
Super Mario: Bir Prensese Kavuşma Arzusu ve Sonsuz Yokuşlar
İlk aklıma gelen, Mario! Tabii ki Mario ve o meşhur mantarıyla tanınan Super Mario! Erkeklerin her zaman çözüm odaklı olduğunu biliyoruz, değil mi? Super Mario’yu oynamak da bir anlamda “Kardeşim, bu prensesi nasıl kurtarırım?” sorusunun peşinden gitmekti. Erkekler Mario’nun karakterine takılıp, her seviyeyi geçmek için stratejiler geliştirdiler. Bir düşünün, Mario’nun karşılaştığı mantar, topuklu ayakkabılar ve devasa zıplayan yaratıklarla dolu bu dünyada, her level'da zıplarken ne kadar çözüm odaklı düşünmek gerekirdi! Sonuçta hedef; prensesi kurtarmak!
Kadınlar açısından Mario ise biraz daha derindi. Mario’yu oynarken, “Acaba Mario’nun kişiliği gerçekten ne kadar sağlam? Neden hep prensesi kurtarmaya çalışıyor? Prenses de sürekli aynı yere hapsediliyor, ona yazık değil mi?” diye düşünmedikçe duramazlardı. Bunu 90'ların oyunlarından klasik bir ilişki analizi olarak görebiliriz. Mario prensesi kurtardıkça kadınlar, “Aaa, ne kadar romantik!” diye gülümsemişlerdir. Yani, Super Mario biraz da duygusal bir maceraydı!
Street Fighter: Yumrukların Çatıştığı, Kafaların Karıştığı Bir Dünya
Kim hatırlıyor Street Fighter’ı? Evet, o meşhur dövüş oyununu. Erkeklerin bu oyunda ne kadar stratejik olduğunu hepimiz biliyoruz. Her karakterin tekniği, yumruğu ve "biraz" aşırıya kaçan hareketleri vardı. Zaten her erkek, en sevdiği karakterle saatlerce pratik yaparak, en güçlü rakibin üzerine çullanma stratejileri geliştirmişti. Hadoken atmak, Ryu’nun bu yeteneğini kullanırken ne kadar harika bir strateji olduğunu düşünmek… Biraz karizmatik, değil mi?
Ancak, Street Fighter'ı oynayan kadınlar ise her zaman empatik yaklaşımdaydılar. “Ken’in bu kadar sinirli olmasının sebebi ne? Hadi gelin, biraz konuşalım, belki biraz daha sakinleşir!” tarzında, genellikle dövüşçülerin arkasındaki travmalarla ilgilenirlerdi. “Ama neden hep birbirlerini dövüyorlar? Birlikte kahve içselermiş, her şey çok daha güzel olurdu!” diyerek oyunlarına daha duygusal bir boyut katarlardı. Sanırım, kadınlar bu dövüş oyunlarında karakterlerin iç dünyalarını daha fazla düşünürlerdi, erkeklerse sadece kazanan olmanın yollarını aradılar!
Tetris: Bir Bulmaca, Bir Efsane!
Tetris! Bunu kimse unutamaz, değil mi? O kareli ekranın üzerinde düşen şekilleri sırayla yerleştirip, seviyeleri geçmeye çalışırken hepimizi kendine bağlayan bu oyun, 90'ların en bağımlılık yaratanlarından biriydi. Erkekler, Tetris’te çözüm odaklı düşünürken her şeklin en hızlı ve en stratejik şekilde yerleştirilmesi gerektiğini fark etmişlerdi. “Evet, bu parçayı buraya koyacağım, şunu şöyle yaparsam her şey yolunda gider” gibi düşüncelerle Tetris’te saatler geçiren birçok çözüm odaklı kişi vardı.
Kadınlar ise Tetris’i oynarken, genellikle “Ah, bu şekil tam buraya mı giderdi?” diye düşünürken aynı zamanda ‘Ne zaman yemek yiyeceğiz?’ sorusuna kafa yorar, Tetris oyununu keyifli bir sosyal deneyim haline getirirlerdi. Tetris oynamak, sadece şekilleri birleştirmek değil, aynı zamanda oyun sırasında arkadaşlarla yapılan derin sohbetlerdi. “Bunu nereye koymalıyım? Bu parça sana benziyor gibi!” tarzındaki sohbetlerle Tetris bir ilişkinin, arkadaşlığın temel taşlarına dönüşüyordu.
Sonic: Süratli Yıldız, Yavaş Bir Dünyada
Bir de Sonic vardı tabii! Yani, Sonic’le koşmaya başladığınızda, “Ne kadar hızlı koşabilirim?” sorusu hayatınızın sorusu olurdu. Erkekler, bu hız tutkusuyla Sonic’i o kadar stratejik oynardı ki, her bölümü bir yarış gibi görürlerdi. “Bu hızla giderken, her türlü engeli nasıl aşarım?” diyerek oyun içerisinde sürekli pratik yaparlardı. Sonic, onların stratejik oyun dünyasında yeni hız limitleri oluşturuyordu.
Kadınlar ise Sonic’i daha çok “Hadi Sonic, biraz yavaşla! Biraz etrafını inceleyelim, bak neler varmış!” diyerek daha yavaş ve daha dikkatli oynarlardı. Yani, Sonic’i sadece hızla değil, aynı zamanda çevreyi keşfetmek için de bir fırsat olarak görürlerdi. Sonic’in koşarken etrafındaki dünyayı gözlemleme tarzı, kadınların oyunlara daha empatik bakış açılarını yansıtıyordu.
Şimdi Sizin Sıra! 90’lar Oyunlarını Unutmayın!
Peki, şimdi forumdaşlar, sıra sizde! 90’larda oynadığınız oyunları hatırlayın, hangi oyunları oynarken çözüm odaklı ya da empatik yaklaşımlarınızı daha fazla hissettiniz? Sizce o zamanların oyunları günümüze nasıl etki etti? Hadi, hep birlikte bu nostaljik oyunları hatırlayalım ve biraz gülümseyelim!