Deniz
New member
TCK 158/3 Uzlaşmaya Tabi mi? Bir Hikâye Üzerinden Düşünmek
Merhaba dostlar,
Bugün sizlerle sadece hukuki bir mesele değil, aynı zamanda insan hayatının içinden kopup gelen bir hikâye paylaşmak istiyorum. Çünkü kanun maddeleri bazen kâğıt üzerinde kuru ifadelerden ibaret gibi görünse de, onların gerçek yüzünü biz insanların yaşadığı acılar, umutlar ve mücadeleler ortaya çıkarıyor. TCK 158/3 yani “banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” maddesi... Peki bu suç uzlaşmaya tabi midir? Gelin bunu bir ailenin yaşadıkları üzerinden hep birlikte tartışalım.
Bir Ailenin Hikâyesi
Ahmet, kırklı yaşlarında, çözüm odaklı ve biraz da stratejik bir insandı. Hayatın her alanında hesap yapmayı sever, geleceği planlamaya çalışırdı. Eşi Elif ise bambaşka bir ruha sahipti; empatik, kırılgan ama bir o kadar da güçlü. Çocuklarının okul masraflarını karşılamak için yıllardır alın teri döküyorlardı.
Bir gün Ahmet, hiç tanımadığı bir numaradan arandı. Karşısındaki kişi kendisini banka görevlisi olarak tanıttı. “Hesabınızdan şüpheli işlem yapılıyor, hızlıca bilgilerinizi vermeniz lazım” dedi. Ahmet önce tereddüt etti, sonra panik ve güven duygusunun karışımıyla bilgilerini paylaştı. Dakikalar içinde hesap boşaldı.
O an Ahmet’in aklına tek şey geldi: “Ben bu hatayı nasıl yaptım?” Kendisine kızdı, utandı. Ama asıl acıyı Elif’in gözlerinde gördü. Çünkü Elif, “para gitti” diye değil, “güven duygumuz sarsıldı” diye ağlıyordu.
Stratejik Bakış: Ahmet’in Hukuk Yolculuğu
Ahmet, olayı hemen savcılığa taşıdı. TCK 158/3 kapsamında bir dolandırıcılık söz konusuydu. Ancak süreç ilerledikçe aklına hep aynı soru takıldı: “Bu suç uzlaşmaya tabi mi? Yani ben karşı tarafla bir masaya oturup anlaşabilir miyim?”
Hukukçuların cevabı netti: Hayır, TCK 158/3 kapsamında banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılmasıyla yapılan dolandırıcılık **uzlaşmaya tabi değil**. Çünkü kanun koyucu, burada toplumun güvenini esas alan, daha ağır bir ihlal olduğunu kabul ediyor. Sadece mağdurla fail arasında değil, sistemin bütünlüğüne zarar veren bir suç olarak görüyor.
Ahmet için bu netlik belki bir nebze rahatlatıcıydı ama yine de kafasında şu stratejik soru dönüyordu: “Peki, bu kanun gelecekte değişirse, mağdurlar daha hızlı bir şekilde haklarını alabilir mi?”
Empatiyle Yaklaşım: Elif’in Gözünden
Elif ise meseleye başka türlü bakıyordu. Ona göre mesele sadece paranın kaybolması değildi; eşinin güvenini kötüye kullanan bir sistemle karşı karşıya kalmışlardı. Elif, empatik yapısıyla şunu söylüyordu: “Keşke faille bir masaya oturup, yaşattığı acıyı ona anlatabilsem. Belki bir gün o da başka bir aileye zarar vermekten vazgeçer.”
Elif’in bakış açısı aslında toplumda çok güçlü bir sesi temsil ediyordu. Kadınlar genellikle meseleye yalnızca hukuki değil, insani boyutuyla yaklaşıyor. Onlar için “adalet” sadece mahkeme kararı değil; kalpteki yaranın iyileşmesi.
Toplumun Yansıması
Bu olay sadece Ahmet ve Elif’in hikâyesi değildi. Binlerce insan aynı tuzağa düşüyor, aynı acıyı yaşıyor. TCK 158/3’ün uzlaşmaya tabi olmaması, aslında devletin şu mesajını içeriyor: “Bu mesele sadece senin kaybın değil, toplumun güvenine yapılan saldırıdır.”
Ama burada yeni bir tartışma doğuyor: Acaba gelecekte hukuk sistemleri daha esnek hale gelip, faille mağdurun bir şekilde yüzleşmesine imkân tanıyabilir mi? Yoksa bu tür suçlarda uzlaşma kapısı açık bırakılırsa, caydırıcılık zayıflar mı?
Geleceğe Dair Sorular
1. Sizce dolandırıcılık gibi suçlarda mağdurun duygusal yarasını sarmak için uzlaşma yolu açılmalı mı?
2. Failin mağdurla yüzleşmesi, gelecekte suçların azalmasına katkı sağlar mı?
3. Hukuk sistemi, rakamların ötesinde insan hikâyelerini daha fazla dikkate almalı mı?
4. Erkeklerin daha stratejik ve çözüm odaklı, kadınların ise daha empatik ve ilişkisel yaklaşımları birlikte düşünüldüğünde, geleceğin adalet anlayışı nasıl bir forma bürünecek?
Hikâyeden Çıkan Ders
Ahmet’in stratejik soruları, Elif’in empatik gözyaşları bize şunu gösteriyor: TCK 158/3 gibi maddeler sadece kitaplarda değil, hayatlarımızda da karşılık buluyor. Bugün için cevap net: Bu suç uzlaşmaya tabi değil. Ama yarın? Kim bilir… Belki hukuk sistemleri insanın hem aklını hem de kalbini tatmin edecek yeni yollar keşfedecek.
Dostlar, siz ne düşünüyorsunuz? Sizce adalet sadece kanunun dediği mi, yoksa yaşananların kalplerde bıraktığı iz mi?
Merhaba dostlar,
Bugün sizlerle sadece hukuki bir mesele değil, aynı zamanda insan hayatının içinden kopup gelen bir hikâye paylaşmak istiyorum. Çünkü kanun maddeleri bazen kâğıt üzerinde kuru ifadelerden ibaret gibi görünse de, onların gerçek yüzünü biz insanların yaşadığı acılar, umutlar ve mücadeleler ortaya çıkarıyor. TCK 158/3 yani “banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” maddesi... Peki bu suç uzlaşmaya tabi midir? Gelin bunu bir ailenin yaşadıkları üzerinden hep birlikte tartışalım.
Bir Ailenin Hikâyesi
Ahmet, kırklı yaşlarında, çözüm odaklı ve biraz da stratejik bir insandı. Hayatın her alanında hesap yapmayı sever, geleceği planlamaya çalışırdı. Eşi Elif ise bambaşka bir ruha sahipti; empatik, kırılgan ama bir o kadar da güçlü. Çocuklarının okul masraflarını karşılamak için yıllardır alın teri döküyorlardı.
Bir gün Ahmet, hiç tanımadığı bir numaradan arandı. Karşısındaki kişi kendisini banka görevlisi olarak tanıttı. “Hesabınızdan şüpheli işlem yapılıyor, hızlıca bilgilerinizi vermeniz lazım” dedi. Ahmet önce tereddüt etti, sonra panik ve güven duygusunun karışımıyla bilgilerini paylaştı. Dakikalar içinde hesap boşaldı.
O an Ahmet’in aklına tek şey geldi: “Ben bu hatayı nasıl yaptım?” Kendisine kızdı, utandı. Ama asıl acıyı Elif’in gözlerinde gördü. Çünkü Elif, “para gitti” diye değil, “güven duygumuz sarsıldı” diye ağlıyordu.
Stratejik Bakış: Ahmet’in Hukuk Yolculuğu
Ahmet, olayı hemen savcılığa taşıdı. TCK 158/3 kapsamında bir dolandırıcılık söz konusuydu. Ancak süreç ilerledikçe aklına hep aynı soru takıldı: “Bu suç uzlaşmaya tabi mi? Yani ben karşı tarafla bir masaya oturup anlaşabilir miyim?”
Hukukçuların cevabı netti: Hayır, TCK 158/3 kapsamında banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılmasıyla yapılan dolandırıcılık **uzlaşmaya tabi değil**. Çünkü kanun koyucu, burada toplumun güvenini esas alan, daha ağır bir ihlal olduğunu kabul ediyor. Sadece mağdurla fail arasında değil, sistemin bütünlüğüne zarar veren bir suç olarak görüyor.
Ahmet için bu netlik belki bir nebze rahatlatıcıydı ama yine de kafasında şu stratejik soru dönüyordu: “Peki, bu kanun gelecekte değişirse, mağdurlar daha hızlı bir şekilde haklarını alabilir mi?”
Empatiyle Yaklaşım: Elif’in Gözünden
Elif ise meseleye başka türlü bakıyordu. Ona göre mesele sadece paranın kaybolması değildi; eşinin güvenini kötüye kullanan bir sistemle karşı karşıya kalmışlardı. Elif, empatik yapısıyla şunu söylüyordu: “Keşke faille bir masaya oturup, yaşattığı acıyı ona anlatabilsem. Belki bir gün o da başka bir aileye zarar vermekten vazgeçer.”
Elif’in bakış açısı aslında toplumda çok güçlü bir sesi temsil ediyordu. Kadınlar genellikle meseleye yalnızca hukuki değil, insani boyutuyla yaklaşıyor. Onlar için “adalet” sadece mahkeme kararı değil; kalpteki yaranın iyileşmesi.
Toplumun Yansıması
Bu olay sadece Ahmet ve Elif’in hikâyesi değildi. Binlerce insan aynı tuzağa düşüyor, aynı acıyı yaşıyor. TCK 158/3’ün uzlaşmaya tabi olmaması, aslında devletin şu mesajını içeriyor: “Bu mesele sadece senin kaybın değil, toplumun güvenine yapılan saldırıdır.”
Ama burada yeni bir tartışma doğuyor: Acaba gelecekte hukuk sistemleri daha esnek hale gelip, faille mağdurun bir şekilde yüzleşmesine imkân tanıyabilir mi? Yoksa bu tür suçlarda uzlaşma kapısı açık bırakılırsa, caydırıcılık zayıflar mı?
Geleceğe Dair Sorular
1. Sizce dolandırıcılık gibi suçlarda mağdurun duygusal yarasını sarmak için uzlaşma yolu açılmalı mı?
2. Failin mağdurla yüzleşmesi, gelecekte suçların azalmasına katkı sağlar mı?
3. Hukuk sistemi, rakamların ötesinde insan hikâyelerini daha fazla dikkate almalı mı?
4. Erkeklerin daha stratejik ve çözüm odaklı, kadınların ise daha empatik ve ilişkisel yaklaşımları birlikte düşünüldüğünde, geleceğin adalet anlayışı nasıl bir forma bürünecek?
Hikâyeden Çıkan Ders
Ahmet’in stratejik soruları, Elif’in empatik gözyaşları bize şunu gösteriyor: TCK 158/3 gibi maddeler sadece kitaplarda değil, hayatlarımızda da karşılık buluyor. Bugün için cevap net: Bu suç uzlaşmaya tabi değil. Ama yarın? Kim bilir… Belki hukuk sistemleri insanın hem aklını hem de kalbini tatmin edecek yeni yollar keşfedecek.
Dostlar, siz ne düşünüyorsunuz? Sizce adalet sadece kanunun dediği mi, yoksa yaşananların kalplerde bıraktığı iz mi?