Tekmilli fava ne demek ?

Deniz

New member
Tekmilli Fava Ne Demek? Bir Masanın Başında Başlayan Hikâye

Selam dostlar,

Bugün sizlerle sadece bir deyimi değil, bir hissi, bir anıyı, bir masayı paylaşmak istiyorum. Çünkü bazen bir kelime değil, o kelimenin çağırdığı duygular anlatır insanı. “Tekmilli fava” da öyle bir kelime işte… İçinde hem kahkaha hem kırgınlık, hem hayatın ciddiyeti hem sofranın samimiyeti var.

Bir hikâye anlatayım size; içinde biraz biz varız, biraz hayatın tadı, biraz tuzu.

Bir Akşam Sofrası: Başlangıç

O akşam eski bir dostlar grubuyla meyhanedeydik. İstanbul’un serin bir sonbahar akşamıydı; masada rakı şişesi terliyor, meze tabakları arasında sessiz bir sıcaklık dolaşıyordu. Masanın bir ucunda Murat vardı — stratejik düşünen, hep çözüm arayan, “meseleleri kökünden çözelim” diyen o tiplerden. Diğer uçta ise Elif oturuyordu — her şeye kalpten yaklaşan, önce dinleyen, anlamaya çalışan, kırılmasın diye sözü tartarak söyleyen o güzel insanlardan biri.

Murat tam o sırada garsona döndü ve gülerek, “Usta, bir de tekmilli fava getir bakalım!” dedi.

Elif merakla sordu: “Tekmilli fava ne demek Murat?”

Murat kendinden emin bir tonla yanıtladı: “Yani dolu dolu, eksiksiz, her şey içinde olan demek. Fava sade olur ama tekmilli fava öyle değil, içinde soğanı, zeytini, kaparisi, biraz da hikayesi olur.”

Masada bir sessizlik oldu. Elif hafifçe gülümsedi.

“Yani diyorsun ki, hayat da tekmilli fava gibi olmalı… Her şeyinden biraz içinde olacak.”

Murat başını salladı, ama Elif’in kastettiğiyle kendi anladığı farklıydı. Murat için mesele her zaman dengeydi — doğru oranı tutturmak. Elif içinse mesele hissetmekti — hangi tat hangi duyguyu çağırıyor, ona bakmak.

Tekmilli Fava: Bir Metaforun Doğuşu

O gece boyunca sohbet döndü dolaştı, “tekmilli fava” deyimi masanın sembolü oldu.

Murat, “Bak Elif, işte hayat da böyle olmalı. Bir insanın içinde de her şey olmalı. Biraz akıl, biraz mantık, biraz duygu… Ama fazla duygu fazla tuz gibidir, tadı bozar.”

Elif ise gülümsedi: “Ben öyle düşünmüyorum. Fazla tuz bozar belki ama bazen o tuz olmazsa, yediğin şey tatsız gelir. Hayatın anlamı o küçük fazlalıklarda gizlidir.”

Murat planlıydı, Elif akışta. Murat sorunun kökünü bulmaya çalışan bir mühendis gibiydi; Elifse o sorunun kalbine inmeye çalışan bir şair.

İşte “tekmilli fava” o akşam sadece bir meze değil, iki insanın dünyaya bakışının metaforu haline geldi. Murat için tekmilli fava, kusursuz planlanmış bir kombinasyondu. Elif içinse, birbirine benzemez tatların bir arada uyum içinde var olabilmesiydi.

Erkek ve Kadın Zihinleri Arasında Bir Sofra

O geceyi hatırladıkça fark ettim ki, “tekmilli fava” aslında erkeklerin ve kadınların dünyayı algılayış farklarını da anlatıyor.

Erkek, o sofrada çözüm arar: “Bu hayatı nasıl düzenlerim, bu ilişkiyi nasıl rayına oturturum?”

Kadınsa o sofrada bağ kurar: “Bu hikâyede kim kırıldı, kim anlaşıldı, kim unutuldu?”

Erkek, favanın malzemelerini sayar, strateji yapar; kadın, o malzemelerin birbirine kattığı tadı hisseder. Erkek netlik ister, kadın derinlik. Erkek düzeltir, kadın dönüştürür.

Ama işin güzelliği tam da buradadır. Çünkü tekmilli fava, sade fava gibi değildir. Onu zengin yapan, her şeyin bir arada ama ölçülü biçimde var olmasıdır. Akıl ile kalbin, mantık ile sezginin, plan ile duygunun aynı tabakta buluşmasıdır.

Masadan Sonra: Bir Vedanın Tadı

O gece bittiğinde herkes yavaş yavaş dağıldı.

Elif çıkmadan önce Murat’a dönüp, “Biliyor musun, belki de biz hep eksik favayız,” dedi.

“Nasıl yani?”

“Elimizde ne varsa onunla yetiniyoruz. Oysa hayat, tekmilli fava gibi olmalı. Kırgınlık, mutluluk, acı, ne varsa hepsiyle birlikte yaşanmalı. Eksiksiz değil ama dolu dolu.”

Murat bir an sustu. Belki ilk kez bir cümlenin içinde mantık değil, duygunun gücünü hissetti.

O gece Elif gitti ama cümlesi masada kaldı. Ve o masadan sonra, her fava gördüğümde ben de aynı şeyi düşündüm: Biz de aslında hayatın içinde birer meze gibiyiz. Kimi sade, kimi karışık, kimi fazla tuzlu ama her biri bir hikâyenin parçası.

“Tekmilli” Hayatlar Üzerine

Bugün dönüp baktığımda “tekmilli fava” benim için sadece bir yemek değil, bir yaşam felsefesi.

Hayatı eksiksiz yaşamak değil mesele, hayatın her halini kabul edebilmek.

Bazen acıyı, bazen neşeyi, bazen yalnızlığı, bazen kalabalığı… Çünkü her biri bizim bir parçamız.

Tıpkı o akşam masasında olduğu gibi, bir tarafımız Murat gibi çözüm arıyor, diğer tarafımız Elif gibi anlam arıyor.

Ve belki de olgunluk dediğimiz şey, bu ikisini aynı tabakta buluşturabilmek.

Forumdaşlara Davet: Sizin Tekmilli Favanız Ne?

Şimdi soruyorum size dostlar: Sizin için “tekmilli fava” ne demek?

Bir sofrada mı gizli o anlam, bir ilişkide mi, yoksa kendi iç dünyanızda mı?

Hayatınızda hangi tat eksik, hangisi fazla?

Belki siz de bir akşam, dostlarla masada otururken bir fava gelir önünüze.

Ve siz, o tabakta kendi hikâyenizi görürsünüz.

Çünkü bazen bir yemek, bir deyim, bir anı; insana kendi aynasını tutar.

Yorumlarda paylaşın isterim…

Sizin için “tekmilli” olan nedir?

Bir yemek mi, bir ilişki mi, yoksa içinizdeki eksik tamam mı?

Kim bilir, belki hepimiz aynı sofrada buluşuruz bir gün —

biraz kırık, biraz umutlu ama hep birlikte, tekmilli bir masada.